30 Haziran 2010 Çarşamba

Anadolu'da Transfer Rüzgarları[3]

*Ankaragücü savunmayı güçlendirmeye devam ediyor.Michal Zewlakow ve Aydın Toscalı'dan sonra G.Saray'dan Uğur Uçar'ı aldılar.El Yasa gittikten sonra doğan sağ bek boşluğunu Uğur ile doldurmaya çalışacaklar.Yaşadığı sakatlıkarında etkisiyle birtürlü istenilen patlamayı yapamadı Uğur.Futbol hayatının daha ileri gidebileceğini düşünmüyorum.

*Antalyaspor Erhan Güven için Beşiktaş'tan beklediği yanıtı alamayınca sağ beke Denizlispor'dan Erkan Sekman'ı aldı.Erkan özellikle Antep'te oynarken iyi bir performans göstermişti.Antalya savunmasının sağını idare edebilecek bir isim.

*Bülent Uygun önce Sivas'tan "has" adamlarını aldı Buca'ya.Şimdi ise yabancı takviyelerini yapıyor.Mehmet Batdal'ın gidişiyle pivot santrafor eksikliği doğmuştu.Bu eksikliği gidermek için Osasuna'dan Portekiz doğumlu Kape Verdeli Dady transfer edildi.Dady 2007 yılında Belenenses'te gösterdiği başarılı performans sayesinde 3,5 milyon € karşılığında La Liga'ya transfer oldu.İlk yılında 30 maçta 7 gol 3 asistle oynadı.İkinci yıl 20 maç 3 gol ile oynadı.Son sezonunda ise 16 maçta forma giyip 3 gol atıp 1 asist yaptı.Dady 1.90 boyunda.Fiziğine kıyasla çevik bir oyuncu,tekniğide iyi sayılır.Jerko Leko,Buca'nın en özel transferi.52 defa Hırvat milli formasını giymiş tecrübeli önlibero.2006 yılından beri Monaco'da futbol oynuyordu.Sol tarafa S.Liege'den Landry Mulemo'yu aldılar.Mulemo genç yaşına rağmen(23) Avrupa ve Şampiyonlar ligi tecrübeleri olan bir isim.10 kere Belçika Ümit Mill 5 kerede Belçika U-23(Olimpiyat takımı) milli formalarını giymiş.Sol arkada da oynuyor önde de.

*G.Antepspor G.Saray'dan Emre Güngör'ü transfer etti.Emre eğer futbola odaklanırsa hem Antep'e faydalı olur hemde ihtiyacı olduğu çıkışı tekrar yakalar.

*Florin Cernat ve Hakan Özmert Karabük'ün orta sahaya transferleri.Cernat müthiş yetenekli bir isim.Trabzon'u peşinden az koşturmamıştı.Mükemmel bir sol ayağı var.Özellikle skor anlamında fazlasıyla katkı yapacaktır.Hakan ise tipik rotasyon oyuncusu.Karabükspor son olarak kadrosuna Kerim Zengin'i kattı.Kerim çok yönlü,faydalı olabilecek bir isim.

*Transferin hızlı takımlarından Konyaspor sağ tarafa iki tane kaliteli oyuncu aldı.Hakan Aslantaş ve Serkan Şahin.Ancak Hakan sol bekte oynayabiliyor.Hakan ligdeki iyi beklerden,her türlü iş yapar.Serkan'da Ümit Milli takım formasıda giyen yetenekli bir isim.Sağ bek ve sağ açık oynuyor.Basel'de geçen sezon 18 defa forma giymiş bir isim.Stopere Danimarkalı Jonas Troest'i aldılar.Troest çok sert ve agresif Lugano tipi bir adam.25 defa Danimarka U21 formasını giydi.Kaleye Avustralya'dan Danny Vukovic alındı.Konyaspor'un en ilginç transferi Johnnier Montano.Montano 1999 Copa America'da Palermo'nun 3 tane penaltıdan yararlanamadığı maçta Arjantin'i 3-0 yenen Kolombiya'nın üçüncü golünü atarken sadece 16 yaşındaydı.Ve o yıl Seria A'ya Parma'ya gelecek vaadeden bir yıldız adayı olarak transfer edildi.Ancak genç yaşta fazla forma şansı bulamadı ve Verona,Piacenza gibi takımlarda kiralık oynadıktan sonra tekrar ülkesine döndü.2008 yılından bu yana Peru'nun Alianza Lima takımın formasını giyiyordu.İki senede 84 maç 11 gol 5 asistle oynadı.Kolombiya milli takımıylada 12 maça çıktı.Montano hücuma dönük bir orta saha oyuncusu.Etkili bir sol ayağı ve iyi bir tekniği var.Ancak şu sıralar ciddi anlamda kilo problemi var.

*Manisaspor "nokta" transfer yapan takımlardan.Daha önce Kahe,Ömer Aysan ve Semavi'yi almışlardı.Şimdi de Gökhan Emreciksin'le takviye ettiler kadroyu.Gökhan'ı anlatmaya gerek yok,eski iştahını yakaladığı taktirde Anadolu takımları için çok iyi bir kanat oyuncusu.Manisa ayrıca Recep Biler'i alarak ilk gereksiz transferini yapmış.

*Mesut Bakkal eski öğrencilerinden Sedat Yeşilkaya'yı aldırmış Sivas'a.Sedat yetenekli ama bir okadarda istikrarsız bir oyuncu.Beklenilen patlamayı bir türlü yapamamış sürekli geriye gitmiş bir isim.Sivas'a birşey katacağını düşünmüyorum.

29 Haziran 2010 Salı

İspanya 1 - 0 Portekiz

Queiroz Brezilya maçındaki taktik anlayışı ve oyuncu tercihlerine çok yakın bir görünümle sahaya sürmüştü takımını.Topu rakibe veren,yarı sahasından bekleyen ve kontra ile pozisyon üretmeye çalışan bir anlayış.Portekizli oyuncuların o maça nazaran daha konsantre,daha hareketli ve daha iyi kontra yaptıkları bir gerçek ama Quieroz'un unuttuğu İspanya'nın o günki önemli oyuncularından yoksun ve garantilemenin verdiği rahatlıkla sahaya çıkmış Brezilya'dan çok daha iyi olduğu.

İspanya'yı durdurmak gerçekten çok güç.Onları durdurabilmek için ya müthiş konsantre olup,her anlamda eksiksiz,kusurusuz bir savunma yapmanız gerekiyor ya onların kalibresinde oyunculara sahip olup en az onlar kadar iyi hücum etmeniz gerekiyor ya da İspanya'nın çok kötü bir oyun çıkarması gerekiyor.Tabi bu seçeneklerin yanında şansında sizden yana olması lazım.İşte bu kadar güç İspanya'yı durdurmak.

İspanya bugün maça çok hızlı girdi.Üst üste etkili şutlarla Eduardo'yu sınadı.Daha sonra Portekiz tempoyu kırmayı başarıp zaman zamanda etkili kontralar yaptı.İlk yarı İspanya'nın rakip savunmayı açma girişimlerinin Portekiz savunmasından dönmesiyle golsüz tamamlandı.

İkinci yarıya İspanya yine hızlı bir giriş yaptı ama bu sefer durmaya niyetleri yoktu.Beğenilmeyen,dalga geçilen Ömer Üründül'ün de dediği gibi sırtı dönük oynayabilen bir oyuncunun oyuna dahil olması teknik İspanya orta sahasının etkinliğini artırdı.Önce Llronte'nin yakın mesafeden yaptığı kafa vuruşu Eduardo'ya takıldı.Daha sonra İspanya'nın müthiş yaptığı yerden,kısa ve çabuk pasları bir kez daha izledik.Bu paslaşmalar sonrası doğan pozisyonda Villa'nın ilk şutunu günün başarılı isimlerinden Eduardo yine çıkardı ama ikinci vuruşa yapabileceği pek birşey yoktu.Bu gol Portekiz'in havlu atmasıyla eş değerdi.Zaten bu golden sonra İspanya top dolaştırarak "savunma" yapmaya başladı.Aynı zamanda bulduğu boşluklarlada farkı arttırmanın peşindeydi.Birçok pozisyonda buldu ama Eduardo bu pozisyonları savuşturarak farkın açılmasını engelledi ve maç 1-0 sona erdi.

Bugün sahada iki farklı forma altında iki "7" numara vardı.İkiside Portekiz'i "7" bitirdi.

David Villa 3 maçtır oynadığı "sol forvet" mevkisinde gösterdiği performansla Guardiola'ya "rahat ol Hocam ben o bölgede de oynarım" mesajı gönderdi.

Ronaldo...Elli metreden gol olmayacağını bildiği halde her topu kaleye vuran Ronaldo.Taktığı kaptanlık pazubandının gerektirdiği sorumluluğu alamayan Ronaldo.Dev ekranda kendisini görüp şekillerden şekil alan Ronaldo.Maç gittikten sonra "iki hareket yapayımda kendimi göstereyim" havalarına giren Ronaldo.Kuzey Kore'ye fark atarken yaptığı asist,attığı gol sonrası "mükemmelim" triplerine girip pis pis sırıtan Ronaldo.Cristiano Ronaldo dos Santos Aveiro...

Portekiz'den geriye kalan Fabio Coentrao..!

Not:Ronaldo'ya hiçbir şekilde önyargım ya da antipatim yoktur.Bilakis severim kendisini.Ben sadece gördüklerimi yazdım.

28 Haziran 2010 Pazartesi

Brezilya 3 - 0 Şili

Grup maçlarında -bilhassa ilk maçlar- kontrollü oyunlardan,dolayısıyla pozisyon zenginliğinden uzak maçlar olmasından dolayı yakınıyorduk.Elemeli statüye geçtiğimizde daha çekişmeli,daha dişe diş,daha kontrollü maçlar oynanacağı sanılırkende tam tersi oluyor.Favori takımlar alıp yürüken "küçükler" gerekli direnci gösteremiyor.Tek sorun ilk gol,o golü bulduktan sonra çok rahat skoru buluyor takımlar.Arjantin,Hollanda hatta İngiltere karşısında Almanya,bugünde Brezilya.

Aslında Şili'nin "açılma" gibi bir durumu söz konusu değildi.Şili zaten hep açık oynuyordu.Ama açık futbolu oynarken yardımlaşma üst düzey olduğu için bütün bölgelerde,topun olduğu her alanda kalabalık olmayı başarıyorlardı.Bu yüzden "katı" savunma yapmasalar dahi Brezilya duran toptan golü bulana kadar pozisyon bulmakta zorlandı.Hiç anlayamadığım bir şekilde çok kötü bir Kaka var.Fildişi maçında ve bu maçta gol geldikten sonra biraz kıpırdayan bir Kaka.Diğer maçlarda ve bu saydığım iki maçta takım gol atana kadar ortalarda gözükmeyen bir Kaka.Bu kadar iyi bir savunma sistemini yakalayan Brezilya'da Kaka "gerçek" performansını gösterebilse mükemmele yakın bir "takım" çıkacak ortaya ama çok formsuz.Bu formsuzluk Brezilya'nın hücum varyasyonlarını etkiliyor doğal olarak.Robben nasıl bugün rakip savunmayı "dripling sonrası etkili şut" ile açıyorsa Brezilya'da da Kaka'nın bunu yapması lazım.Daha fazla sorumluluk alması,beklenenlere karşılık vermesi lazım.Brezilya önliberolarının -Melo,Silva- hücuma gerekli desteği veremediğini söylemiştim grup maçlarında.Ramires bugün oynadığı futbolla "bu işi ben yaparım" dedi ama Hollanda maçında cezalı.

Şili'de Ponce'nin olmaması büyük handikaptı.Zaten genel anlamda kısa boy ortalamasına sahip takım "uzun" Brezilyalılara karşı yan topla vuruldu.Malesef bu golden sonra yapacak pek fazla birşey kalmıyor.İyi savunma yapan bir Brezilya,üçüncü bölgede en ufak boşluğu bile affetmeyen bir Brezilya ve 3-0'a giden bir maç.

Nasıl Almanya'yı bu kadar renkli hücum varyasyonları yaparken izlemek olumlu manada şaşırtıcıysa Brezilya'yı da bu denli "sağlam" savunma yaparken izlemek şaşırtıcı...

Bielsalı Şili hiç kuşkusuz turnuvanın en ilgi çekici takımlarındandı.Sanchez'i,Valdivia'yı,Isla'yı,Ponce'yi izlemek keyif vericiydi...

Arjantin 3 - 1 Meksika

Arjantin'in savunmayı geri plana alan,aşırı ofansif özellikli oyunculardan kurulu ve koskoca orta alanı Mascherano'nun omuzlarına bindiren sisteminin "sağlam" takımlara karşı zor anlar yaşayacağını daha önceki maçların yorumlarında söylemiştim.Arjantin'in şu ana kadar ki rakipleri arasında bu "sağlam" olgusuna en yakın takım Meksika'ydı.Maçın gidişatı bunu destekler şekilde sürüyordu.Arjantin organize olup pozisyon bulmakta zorlanıyor,Meksika'da rakip yarı alanda boşluklar buluyordu...

Şans Arjantin'den yanaydı.Önce günün dünyada konusu olan "yardımcı hakem" denilen şahsiyet çıktı ortaya.Metin Şentürk'ün göreceği ofsaytı es geçti.Sonra Osorio Higuain'e "sana gol krallığı yakışır kardeşim,al çorbada benimde tuzum olsun" dedi.Bu "şans" golleriyle birlikte Maradona yine dört ayak üstüne düşmüş oldu.İlk maçta duran topla,ikinci maçta rakibin kendi kalesine attığı golle,üçüncü maçta yine duran topla bu maçta da "yardımcı hakem" ile savunmayı açtılar.Öne geçtikten sonra sorun yok.Rakip gevşeyip,kontrolü elden bırakınca yıldızlar yeteneklerini sergileyip farkı artırabiliyorlar.Bu maçta da öyle oldu.

Arjantin'in savunma dışında bir başka zaafıda; set oyununu oynayamaması,hemde teknik kapasitesi bu kadar yüksek oyunculara sahipken.Oyun sıkışıkken hücumda organize olma sıkıntısıda göze çarpıyor.Yıldız oyunculardan birisinin anlık parlamasına bakıyorlar pozisyon üretebilmek için.

Meksika kanadında Aguirre bugün üçlü savunmadan vazgeçmişti.Savunmada yapılan "basit" hatalarda bununda etkisinin olduğunu düşünüyorum.Kaldı ki turnuvadaki takımlar arasında en teknik,en soğukkanlı savunma oyuncuları Meksika'da.E bu hataları dünyanın en iyi kramponlarına karşı yaparsanız elenmekten kurtulamazsınız

Maçın ikinci yarısında izlediğimiz goller gerçekten çok şıktı.Tevez'in vuruşu,Hernandez'in adeta "Ferguson'u haklı çıkaran" dönüşü ve tavana asışı etkileyiciydi.

Muhteşem bir çeyrek final bekliyor futbol dünyasını.Maradona bu sistemle devam ederse -ki öyle duruyor- Alman orta sahası Arjantin orta sahasına çok çok zor anlar yaşatabilir...

27 Haziran 2010 Pazar

Almanya 4 - 1 İngiltere

Löw'ün sistemini buradaki yazımda değerlendirmiştim.Bugün yine her yönüyle müthiş bir maç çıkarttılar.Savunmaysa savunma,hücumsa hücum,kontraysa kontra,disiplinse disiplin,yardımlaşmaysa yardımlaşma.Hepsini çok iyi yaptılar.

Almanlar maça iyi başlayan taraftı.Organize olan,"bilerek" atak yapan taraf onlardı.Önce Mesut'u arkaya kaçırıp pozisyona girdiler daha sonra sürpriz bir golle öne geçtiler.Klose'nin çabukluğu,takipçiliği golde başrol oynadı.Golden sonrada İngiltere skoru değiştirebilecek hiçbir varyasyon yapamazken Almanya Klose ile farkı artıracak pozisyonlara girmeye devam ediyordu.Ve ortaya Almanların muhteşem hücum dörtlüsü çıktı; Mesut Klose ile oynadı,Klose tek topla Müller'i kaçırdı,Müller ise arka direğe koşu yapan Podolski'yi gördü.Podolski'de en iyi yaptığı şeyi yapıp "net vuruşla" farkı ikiye çıkardı.Bu golden sonrada İngilizler istediği pozisyonları bulamıyor,Almanlar hiç açık vermiyorlardı ki Neuer'in hatasıyla Upson farkı bire indirdi.Bu gol İngiltere için bir piyangoydu.Almanya yediği golün şokuyla afallarken İngilizler canlandılar.O dakikaya kadar hiçbir varlık gösteremeyen İngiltere 3,4-0 olacakken bir anda maçı çeviriyordu.Yardımcı hakem yarım metre içerdeki topu dışarıya taşımasaydı şuanda belki de İngiltere'nin "dönüşünü" konuşuyor olacaktık.Futbol bu kadar ilginç işte.

İkinci yarı Almanya daha temkinli İngiltere de daha istekli başladı.Lampard'ın müthiş frikiği direkten döndü.İngiltere Alman savunmasını açmanın yollarını ararken çok adamla çıktığı bir serbest vuruş sonrası müthiş bir kontra ile yıkıldı.Müller ceza sahasının önünde aldığı topla Schweinsteiger'in koşu yoluna süper bir pas attı.Bu pastan sonra müthiş bir deparla devam etti.Schweinsteiger iyi götürdü,Müller'in önüne bıraktı,Müller'de sert ve düzgün bir vuruşla kendi başlattığı atağı tamamladı.İngiltere bu hızlı çıkışın rüzgarını henüz bertaraf edememişken bir müthiş kontra daha yedi ve yerle bir oldu.Klose savunmasına yardıma geldiği anda topu önünde buldu,hemen uzun oynadı.Mesut sürati,dengesi ve tekniğini kullanarak götürdü.Klose topu aldığı anda kendi yarı alanında olan Müller yine müthiş bir koşu yaptı ve Mesut'un ikramını geri çevirmeyip maçın skorunu tayin etti.

Almanya takım halinde çok iyi bir maç çıkardı diyebiliriz.Başta dediğim gibi biz futbol severlere her türlü varyasyondan örnekler sundular.

İngiltere'de Lampard,Gerrard ve birazda Rooney skora isyan eden futbolculardı.Defoe iki kulenin kucağında eridi gitti.Eğer bu sistemle oynuyorsan kesinlikle ilk tercih Heskey olmalıydı.Kendimi bildim bileli bu kadar kötü bir dönem geçiren Terry izlememiştim.Capello'nun Carrick'i hiç kullanmaması,Walcott gibi bir "yaratıcıyı" kadro dışında bırakması hazin sonun başlangıcıydı.

ABD 1 - 2 Gana

Çeyrek finalde karşılaşılacak takımın diğer takımlara oranla kağıt üstünde daha "cazip" olan Uruguay olması bu maçın önemini birhayli artırıyordu.

İkinci turun ilk maçında olduğu gibi bu maçtada erken gol izledik.Boateng önceki maçlarda da sık sık yaptığı göbekten topla çıkışlarından birinde Howard'ın da hatasıyla golü buldu.Bu golden sonra ABD, Gana savunmasının yaptığı hata sonucu oluşan pozisyona kadar yokları oynadı.Hiçbir şekilde top yapamadılar.ABD'nin bu top yapamama olayı diğer maçlarda da göze batmıştı.Bunun sebebiği Bradley'in oynattığı sistem ve bu sistemde futbolcuların kullanılışı.İleride çift forvet var,sağ ve sol kanatlarda Dempsey-Donovan ikilisi.Bu iki oyuncuda kanat oynadıkları zaman göbeğe girip pas trafiğine katılan oyuncular değil.Onlar üçüncü bölgede top alıp dripling yapmanın,şut atmanın peşindeler.Orta alanda da zaten iki önlibero Clark ve Bradley oynuyor.Clark toplu oyunda çok zayıf.Bradley ilk yarı boyunca tek başına hem savunmada hem hücumda didindi durdu.Bu halde top yapmak zaten imkansız.ABD ilk yarıdaki tek pozisyonunu 30'lu dakikalarda Gana savunmasının -en büyük karın ağrıları- yaptığı hata ile buldu.Findley,Kingson'un üstüne vurarak pozisyonu heba etti.

Gana takımı ise ABD'nin aksine rakip çok etkili pres yapmadığı sürece top çevirip,oyunu yönlendirebilen bir takım.Göbekteki üçlü(Annan,Boateng,Asamoah) ve Ayew iyi pas yapabilen tekniği iyi isimler.İlk yarı çok iyi idare ettiler

İkinci yarıda Bob Bradley çok iyi bir hamle ile başladı.Feilhaber'i oyuna alıp,Dempsey'i forvet arkasına attı.Bu hamle ABD'nin top yapma hastalığına ilaç oldu.Hem Feilhaber göbeğe sık sık girip pas yapma,hemde Dempsey serbest oynarak arkadaşlarını pozisyona sokma imkanını buldu.ABD'nin ikinci yarıya bunun yanında birde presle girmesi Gana savunmasını afallattı.Onlarda psikolojik olarak -Rajevac'ın taktiği olduğunu sanmıyorum- geriye yaslandılar.Devrenin hemen başında Feilhaber çok net pozisyonda maçın yıldızlarından Kingson'a takıldı.Ve ABD'nin baskısına daha fazla dayanamayan Gana savunması çareyi Dempsey'i ceza sahasında indirmekte arayınca oluşan penaltı sonrasında golü kalesinde gördü.Yediği golden sonrada Gana vitesi bir türlü yükseltemedi.Buna karşılık ABD Bradley ve Altidore ile girdiği pozisyonlardan yararlanamadı ve karşılaşma uzatmaya gitti.

Bob Bradley'in ikinci yarının başında yaptığı hamle ne kadar doğru ise uzatma devresine Altidore'yi çıkarıp Gomez'le başlaması o kadar yanlıştı.Uzatma dakikalarında ekstra bir durum olmazsa tempo çok fazla yükselmez,takımlar çok adamla hücum etmez,kontrolü elden bırakmazlar.Nitekim golde "alakasız" bir pozisyon sonrası oldu.Ayew topu ileriye şişirdi,Gyan önce müthiş aldı sonra çok düzgün vurdu.Bu dakikadan sonra Gana savunmasını tek başına ezen Altidore oyunda olmadığı için ABD ileride top tutmakta zorlandı ve maçı penaltılara götürecek golü bulamadı.Gana bu sonuçla çeyrek finalde Uruguay'ın rakibi oldu.

ABD'yi izlemek güzeldi.

26 Haziran 2010 Cumartesi

Uruguay 2 - 1 Güney Kore

Maç oldukça hızlı başladı.Park'ın direkten dönen frikiği ve hemen ardından Luis Suarez'in golü.Bu erken gelen golle birlikte oyun stratejileri tamamen değişti.Özellikle çevik,çabuk ve kontraya yatkın oyunculardan kurulu Güney Kore takımı için bu gol kötü oldu.Golden sonra zaten savunmasını ve önliberolarını öne hiç çıkarmayan Uruguay iyice gömülüp hücumu tamamen Forlan-Suarez-Cavani üçlüsüne verdi.İlk yarı Uruguay'ın başarılı savunması ve Güney Kore'nin cılız atakları dışında başka birşey getirmedi.

İkinci yarıya Güney Kore çok daha cesur bir şekilde önde basarak başladı.Kapanan Uruguay savunmasını açmak için hiç doldur boşaltı deneme tuzağına düşmediler.Sabırla yerden,hızlı paslarla ve savunmayı şaşırtan koşularla pozisyon bulmayı denediler.İki Park'la pozisyonlarda buldular.Uruguay'da yolunda gitmeyen birşey vardı.Hücumdaki oyuncularının teknik ve hareketli olmaları sayesinde yaptıkları en iyi şeylerden olan kontrayı yapamıyorlardı.Bunun sebebide Forlan'ın performansıydı.Önceki maçlarda yarı sahasının yakınlarına kadar gelip topu alan, yaptığı dripling ve attığı paslarla takımını kontraya çıkaran Forlan bugün -yorgunluktan olsa gerek- rakibin yarı sahasında beklemeyi tercih ediyordu.Bu aynı zamanda Kore'nin seken topları toplayıp atağını tazeleştirmesine ve oyunu rakip yarı alanda tutmasına sebep oluyordu.Güney Kore sabırlı oyununun karşılığını attığı golle buldu.Godin'in çıkmasıyla kısalan Uruguay defansı havadan gelen topta hata yaptı ve kalesinde golü gördü.Golde Muslera'nın da büyük hatası vardı.Maçın başında attığı golle rakibi uyutması gerektiği yerde kendisi uyuyan Uruguay yediği bu golle bir anda uyanıverdi.Maçın başından beri orta saha çizgisini bile geçmeyen Perez ve Arevalo biraz daha önde basmaya başladılar.Roller değişti,bu sefer yüklenen takım Uruguay bekleyen takım Güney Kore olmuştu.Maçın uzatmalara gideceğini düşünüyordum ki Suarez'in enfes golü geldi.Topu alışı,açısını düzeltişi ve "üst iç" karışımı mükemmel bir son vuruş.Topun aldığı falso,direğin içine vuruşu ve ağlarla buluşması benim hayatta en zevk aldığım anlardan birisine daha sahne oldu.Suarez yaptığı bu müthiş vuruşla sadece Jabulani'yi değil kendisi için "balon,klasik Hollanda ligi golcüsü" diyenlerin fikrini ve başınıda döndürüyordu.

Sütten ağzı yanan Tabarez bu golden hemen sonra hamleyi yaptı.Suarez'i çıkardı,Fernandez'i alıp 4-4-2'ye döndü.Buda yediği golle demorolize olmuş yorgun Güney Kore hücumunu durdurmayı kolaylaştırdı.Ancak ofsayt kokan pozisyonda Dong-Gook iyi vursa maç uzatmaya gidecekti.Böylesine kritik,telafisi olmayan dakikada "sağlam" Uruguay savunmanın bu hatayı yapması düşündürücü.Bu pozisyondan sonra başka pozisyon olmadı ve Uruguay beklendiği gibi adını çeyrek finale yazdıran ilk ekip oldu.

Grup Maçları Panorama

2010 Dünya Kupası grup müsabakaları dün oynanan H Grubu maçları ile sona erdi.Bugün başlayacak ikinci tur eşleşmeleri şu şekilde gerçekleşti;

Uruguay - Güney Kore
ABD - Gana
Almanya - İngiltere
Arjantin - Meksika
Hollanda - Slovakya
Brezilya - Şili
Paraguay - Japonya
İspanya - Portekiz

Şimdi grup maçlarının panoramasını yapalım;

Grup maçlarının teknik adamı; Marcelo Bielsa(Şili)

Marcelo Bielsa alışılagelmiş tabuları yıkıp oynattığı hücum futbolu ve ilginç sistemiyle önplana çıkan teknik adamdı.Zor sayılabilecek bir gruptan çıkmayı başarması onu eleştirenlere tokat gibi bir cevap oldu.

Grup Maçlarının Takımı; Uruguay

Diğer gruplara göre son derece dengeli bir grupta yer almasına rağmen grubu lider tamamlaması,takım oyunu ve gol yemeden tur atlaması dolayısıyla Uruguay.

Grup maçlarının 11'i;

Not: Bu 11'e girebilecek,iyi performans sergileyen başka oyuncularda mevcut.Benim 11'im bu...

25 Haziran 2010 Cuma

Portekiz 0 - 0 Brezilya / Kuzey Kore 0 - 3 Fildişi Sahili

Queiroz'in sahaya sürdüğü kadro gerçekten ilginç bir kadroydu.Tamamen "beraberliğe ya da yenilirsede en az farkla yenilmeye" endeksli bir kadroydu bu.Sağ bekte esas mevkii "stoper" olan Costa,öliberoda esas mevkii "stoper" olan Pepe,ileri uçta asıl mevkii "kanat ya da kanat forvet" olan Ronaldo,yine Simao gibi daha ofansif bir oyuncu yerine Duda tercihleri bunun kanıtı niteliğindeydi.Buna bianen Portekiz son derece kontrollü ve temkinliydi ilk yarıda.Brezilya ikinci turu garantilemiş olmanında verdiği rahatlıkla top çeviren ve oyuna hakim olan taraftı.Otuzuncu dakikada Nilmar'ın direkten dönen topu aynı zamanda karşılaşmanın ilk tehlikeli atağı olma özelliğinide taşıyordu.İlk yarının bir başka tehlili atağını yine Brezilya gerçekleştirdi.Maicon'un iyi ortasında Fabiano'nun vuruşu direğin hemen yanından auta gitti.Portekiz Ronaldo ve Danny'nin "savunma arakası koşu" organizasyonlarından istediği verimi yeterince alamayınca Julio Cesar ilk yarı boyunca yere yatmadı.

İkinci yarıya Portekiz daha canlı girdi.Özellikle ilk yarıda istediklerini alamadıkları Ronaldo ve Danny'nin savunma arkası koşuları Simao'nun da girmesiyle biraz daha başarılı olmaya başladı.Bu pozisyonlardan birinde de Meireles golü yapıyordu.O pozisyonda sol ayakla vurmak yerine sağ ayağının dışını tercih etmesi Portekiz'i golden ve liderlikten etti belkide.Maçın son 15-20 dakikası zaten idman havasında geçti ve iki takım elele çıktı gruptan.

Grubun diğer maçında Fildişi Brezilya'nın galip gelmesi umuduyla gerekli averajı yakalamak için herşeyi denemiş.Skordan ve istatistiklerden belli oluyor.Ama olmadı,2006'da ki gibi yine "kura şansızlığının" kurbanı oldular.

24 Haziran 2010 Perşembe

Gana 0 - 1 Almanya / Avustralya 2 - 1 Sırbistan

Klose'nin yokluğunda Löw'ün ileri uçtaki tercihi merak konusuydu.Hatta bu konuda Almanya'da anketler bile yapıldı.Löw tercihini Cacau'dan yana kullandı.Bu tercihin Almanya takımına ileride çoğalma konusunda sıkıntılar doğurduğuna maçta şahit olduk.Gana maça çok cesur başladı.Heralde bulabilirsek şok bir gol bulalım,sonra savunma yaparız diye düşündüler.Pozisyon bulsalarda gol atma başarısı gösteremediler.Ancak bu stratejileri arkada oluşan boşluktan dolayı büyük tehlike arz ediyordu.Nitekim Mesut'u arkaya kaçırdılar ancak müsait pozisyonu Mesut bitiremedi.

İkinci yarıya Almanya daha önde Gana ise ilk yarının aksine savunmada başladı.Almanlar pozisyon bulacak derken Gana Kwadwo Asamoah ile müthiş bir gol kaçırdı.Buna karşı Almanya diğer maçlara oranla yaratıcılıktan ve üretkenlikten son derece uzaktı.Bunun en büyük nedeni kanat forvetler Müller,Podolski ve forvet arkası oynayan Mesut'un düşük performanslarıydı(Cacau etkisini unutmayalım).Bu gibi durumlarda yıldız oyuncunuzun ayağına bakarsınız.Kötü oynarkende maç kazanmanın yolu "maçın skorunu değiştirebilecek" oyuncularınızın bulunmasıdır.Biz Türk futbolseverler olarak bu örneklere(Alex,Arda) aşinayız.Ve Almanların! yıldızı Mesut ortaya çıktı;müthiş bir şutla skoru takımı lehine çevirmeyi başardı.Bu golden sonra mevcut skorlar Gana'ya yaramasına rağmen onlar tempoyu yükseltmeye,gol bulmaya çalıştılar.Avustralya 2'yi bulduktan sonra Rajevac'ın direktifiyle tempoyu düşürüp yarı alanlarına çekildiler.Sırplar farkı 1'e indirince Gana takımını yine bir telaş sardı ama şans onlardan yanaydı.Avustralya'nın Sırbistan'ı yenmesiyle gruptan çıkmayı başardılar.

İkinci turun ilk büyük eşleşmesi belli oldu.Almanya - İngiltere maçı müthiş bir mücadeleye sahne olacaktır.Gana - ABD eşleşmeside son derece renkli olacak.

Sırbistan ben dahil bir çok kişinin "sürpriz yapar" beklentilerini boşa çıkardı.Ellerine gelen fırsatı teptiler.Bir gol daha bulabilseler ikinci tura çıkacaklardı ama yapamadılar.Sırbistan özellikle ilk yarıda daha müsait pozisyonlar bulmuş ama öne geçememiş.Avustralya'da Holman güzel bir gol atmış.Schwarzer'de "Jabulani" adlı meşin yuvarlağın kurbanları arasındaki yerini almış...

23 Haziran 2010 Çarşamba

Slovenya 0 - 1 İngiltere / ABD 1 - 0 Cezayir

Capello ilk iki maçta gol dışında herşeyi yapan,takımda kötünün iyisi olarak göze batan Heskey yerine Defoe ile maça başlamayı tercih etmişti.İngiltere'nin mutlak galibiyet alması gerekiyordu gruptan çıkabilmesi için.Buna binaen ilk iki maça oranla daha istekli ve yaratıcı olacaklarını düşünüyordum bu maçta.İstekli oldukları inkar edilemez ama yine yaratıcı olamadıkları bir anda Defoe fırsatçılığını ve çabukluğunu kullanarak takımını 1-0 öne geçirdi.Quaresma ile futbol lugatında kendine yer bulan "trivela" vuruş tekniğinden sonra Defoe ile "kavalavela" vuruş tekniğinide görmüş olduk.

Bu gol ile rahat bir nefes alan İngilizler dahada bir iştahlandılar.Taraftar desteğinide olanca gücüyle arkasında hisseden İngiltere farkı artırmak adına rakip kaleye gitti.Özellikle Gerrard ve Rooney'in gerçek futbollarını sahaya yansıtmaları İngiltere adına fark yaratan etkendi.İkinci yarı gene arzulu bir İngiltere vardı sahada.Milner'in driplingleri,Defoe ve Rooney'in savunmayı afallatan hareketli futbolları turnuva başladığından bu yana ilk defa "çılgın" İngiliz taraftarların yüzünü güldürüyordu.Ama bir türlü oyunu koparacak ikinci golü bulamadılar.Bir süre sonra oyundan iyice düştüler.Düştüler düşmesine ama karşılarında bunu değerlendirecek hücum gücüne sahip bir takım olmadığı için çok fazla sıkıntı yaşamadılar.Slovenya Birsa'nın uzaktan şutlarına ve etkli ortalarına baktı maç boyunca.Onlardan da bir sonuç çıkmayınca ABD'nin attığı golle yıkıldılar.Gerçi ABD'nin attığı gole İngilizlerde üzüldü desek yeridir.Çünkü o golle İngiltere ikinci tura ikinci sırayı alarak çıktı ve muhtemelen D grubunda birinci olması kuvvetle muhtemel olan Almanya ile eşleşecekler.

İngiltere maçını izlediğim için ABD - Cezayir maçını izleyemedim.Ancak istatistiklerden anlaşılacağı üzere çok zevkli bir maç olmuş.ABD'nin Cezayir'e oranla biraz daha etkili ve yaratıcı olduğu gözüküyor istatistiklerden.Şanslıyım ki Donovan'ın golünü canlı olarak izleyebildim.İngiltere - Slovenya maçının son dakikalarında skorun değişmeyeceğini düşündüğüm için ABD - Cezayir maçını açtım.Açmamla Howard'ın kurtarışı bir oldu.Howard topu hemen oyuna soktu,ABD uyuyan Cezayir savunmasına karşı yaptığı en iyi şey olan kontrayı yine çok iyi uyguladı.Donovan getirdi,Altidore'ye bıraktı.O içeri Depmsey'e çevirdi,Dempsey çok müsait pozisyonda kalecinin üstüne nişanladı,kaleciden dönen topuda son olarak Donovan tamamladı ve takımına hem liderliği hemde ikinci turu getirdi.

ABD büyük ihtimalle Sırbistan ile eşleşecek.Çok zevkli bir eşleşme olur.Dünya kupası yeni başlıyor...

Cenk Gönen Beşiktaş'ta

Yıl 2004,İzmir Alsancak Stadı.Türkiye Kupası 2.Kademe maçında Göztepe ile Beşiktaş karşı karşıya geliyor.Maçı Beşiktaş Veysel'in golü ile zor bela 1-0 kazanıyor.Maçın ardından konuşulan tek bir şey var;16 yaşındaki Cenk'in müthiş performansı.Cenk o maçta gösterdiği performansla başta Beşiktaş olmak üzere tüm 1.lig ekiplerinin dikkatini çekmeyi başarıyor.Nitekim 1 yıl sonra Denizlispor'a transfer oluyor.Sonrası malum...

Cenk belkide hayatının dönüm noktası olan kulübe gelmiş bulunuyor.Geçen sezon devre arası İnönü Stadı'nda oynanan Ümit Milli Takım - Beşiktaş hazırlık maçında kendisi ile konuşmuştum.Özellikle Beşiktaş'a gelmeyi çok istediğini belirtmişti.Beşiktaş zaten kendisini uzun süredir takipteydi.Eninde sonunda bu transferin olacağı belliydi yani.

Cenk, 2 defa U15,15 defa U16,7 defa U17,2 defa U18,10 defa U21(Ümit),1 defada A milli takım formalarını giymiş,milli takımın tüm kademelerinde görev almış yetenekli bir isim.

1.90 boyunda 84 kilo ağırlığında muazzam bir fiziğe sahip.Cenk aynı zamanda Göztepe ve Milli takımın unutulmaz kalecilerden Ali Artuner'in yeğeni.Genleri itibariyle bu mesleğe yatkın yani.

Cenk Gönen kendisini şöyle tanımlıyor;

"Cepheden ve birebirde çok etkili olduğumu düşünüyorum. Yan toplarım da iyidir. Oyundaki dikkatimi geliştirmem ve maç oynayarak tecrübemi arttırmak gerekiyor. Her konuda kendime güveniyorum ama kendimi sürekli geliştirmem gerektiğinin de bilincindeyim. "

Ve ekliyor;

"Kaleci, lider adam olmalı. Önündeki defansa ve takıma hükmedebilmeli, yönetebilmeli. Kaptanlık pazubandını takmasa bile kaptan gibi davranması gerekiyor. En arkadan oyunu izleyebilen tek kişi kaleci biliyorsunuz. Ayrıca cesaretinin yüksek olması lâzım."

Rüştü'nünde en beğendiği Türk kalecilerden Cenk.Rüştü onun için şöyle diyor;

"Cenk’in hem oyun zekası, hem de yetenekleri üst düzeyde. Transfer edilmesi halinde Beşiktaş’a çok faydalı olabilir. Ayrıca fiziği de bir kaleci için çok uygun"

Ancak bu sezon Cenk'in iyi bir performans sergilediğini söylemek güç.Zaten Denizlisipor'da iyi performans sergileyen futbolcu varmıydı ki?Kadro yetersiz,takımda herşey ters gidiyor,önünüzdeki savunma her maç rakip forvetlere tonlarca pozisyon veriyor.Nasıl konsantre olabilirsiniz?Ben Cenk'in yeteneklerine güveniyorum.Rüştü gibi bir kaleciyle çalışacak olmasıda bir şans.Süper Ligde alınabilecek yerli genç kalecilerin başında gelen bir kaleciyi almak başarıdır.Hayırlı olsun

22 Haziran 2010 Salı

Meksika 0 - 1 Uruguay / Fransa 1 - 2 Güney Afrika

Meksika teknik direktörü Aguirre sakat Vela ve cezalı Juarez'in yokluğunda ilk iki maçtaki 3'lü savunmadan vazgeçip 4'lüye dönmüş şekilde başladı maça.11'deki yeni yüzler Guardado sol iç,Blanco ise Meksika'nın "Yusuf Şimşek'i" rolünde sol forvet gibi oynadı oyunda kaldıkları sürece.Uruguay'da ise sakat Godin-Victorino değişikliği dışında kadroda ve sistemde bir değişiklik yoktu.

Dünya futbol kamuoyunda bu maçta iki takımında fazla zorlamayacağı ve maçı berabere bitirip ele ele gruptan çıkacağı görüşü hakimdi.Özellikle ilk 20 dakika itibariyle bu görüş "çürütülmüş" gibi gözüküyordu.İki takımda istekli ve "golü atalım keyfimize bakalım" modundaydı.Ancak bir türlü pozisyon bulamadılar.Guardado'nun direkten dönen müthiş şutu dışında üretken olamadı iki takımda.Ne olduysa,bu dakikadan sonra tempo düşmeye başladı.Tam beklenen olay oluyor derken; muhteşem üçlü sahneye çıktı.Önce Forlan topu kazandı ve Cavani'ye aktardı.Cavani'nin müthiş ortasına ise Suarez'e sadece dokunmak kaldı.Uruguay bulduğu bu golle iyice rahatladı ve iyi yaptığı şeylerden olan "takım savunmasını" yapmaya başladı.Meksika özellikle ikinci yarıda yaptığı değişikliklerle topa daha çok sahip olmaya ve rakip yarı alana daha kalabalık gitmeye başladı.Ancak Barrera'nın ortasında yakın mesafeden kafayı auta vuran Francisco Rodriguez'in pozisyonu dışında yaratıcı olduklarını söylemek güç.Castro'nun orta alana girip Marquez'in savunmaya geçmesiyle birlikte "esas" sistemleri 3-4-3'e döndüler.Ancak buda kar etmedi.Takım savunmasını çok iyi yapan Uruguay Fransa'nın gol attığı haberiyle yüklenmeyide bırakan rakibine gol şansı vermedi.Ve bu sonuçla iki takımda gruptan çıkmayı başardı.Ciddi anlamda iyi savunma yapıyor Uruguay.Grupta zaten gol yememeleri bunun en büyük kanıtı.Bu savunmanın kilit isimleri ise orta alanda bitmek tükenmek bilmeyen enerjileriyle Arevalo ve Perez.Top rakibe geçtiği anda hücumdaki üçlüde ellerinden geldiğince topun arkasına geçmeye çalışıyorlar ve takım savunmasında etkin rol oynuyorlar.

Meksika büyük bir sürpriz olmazsa Arjantin ile karşılaşacak.Kuşkusuz favori Arjantin olacaktır ama Meksika kesinlikle kolay lokma değil.

Uruguay'ın rakibi G.Kore,Yunanistan ve Nijerya'dan üçüde olabilir.Hangisi olursa olsun Uruguay bir adım öndedir bana göre.

Güney Afrika - Fransa maçını ise grubun diğer maçı ile aynı saatte olması dolayısıyla doğal olarak izleyemedim.İki takımda ilk iki maçlarda fazla şans bulamayan oyuncular oynamış.Fransa çöküşe devam ediyor.2002'de gol atamadan elenmişlerdi,bu turnuvada da sadece 1 gol atıp grupta sonuncu olup elendiler.Fransızlar sırf Domenech'i daha fazla çekmemek adına bu erken vedaya sevinmişlerdir.

Güney Afrika evinde taraftarlarına kağıt üstünde "büyük" kaptan Evra'ya göre "küçük" bir takım olan Fransa galibiyetiyle veda etti...

21 Haziran 2010 Pazartesi

Şili 1 - 0 İsviçre

İlk maçlar itibariyle en iyi savunma yapan ve en iyi hücum eden takımlardan ikisi karşı karşıya geldi bugün.Ama ne İsviçre İspanya karşısındaki gibi "aşırı" defansif futbol oynayacaktı ne de Şili Honduras maçındaki gibi "özgür" hücum edebilecekti.Nitekim 31. dakikaya kadar durum böyle gitti.İsviçre doğal olarak İspanya maçından daha gevşek bir savunma ile Şili'de yine doğal olarak daha kontrollü bir hücum ile oyunu götürüyordu.Behrami'nin atıldığı dakikadan itibaren iki takımda "gerçek" kimliğine büründe.Şili "özgür" hücuma İsviçre ise "aşırı" defansif futboluna dönmüştü.

İkinci yarı hazır olmayan Suazo'nun yerine Valdivia'nın girmesi ile ataklar daha düzgün şekillenmeye ve baskı giderek artmaya başladı.Şili'nin yaptığı hücum pres ile İsviçre neye uğradığını şaşırdı.Üstüste pozisyonlar bulmaya başlayan Şili Benaglio'yu bir türlü aşamıyordu.Ama Valdivia'nın derin pasına hareketlenen Parades'in "güzel" ortasını aynı güzellikte ağlara gönderen Mark Gonzelez ile Benaglio'yu geçmeyi başardılar.İsviçre ilk maçtaki zaafı gene yaşadı.Rakibin komple yüklendiği anlarda bile hızlı çıkıp kontra yapamıyorlar.Her zaman Benaglio'nun degajıyla gol gelmez tabi!2006 dünya kupası ve bu kupada gol yemeyen İsviçre iyi konsantre olamamasının,eksik kalmasınında getirdiği dezavantajla bu ünvanıda kaybetmiş oldu.İsviçre'nin maçta tek atağı olma özelliğini taşıyan pozisyonda Eren'in kaçırdığı gol belkide takımı kupadan edecek.

Şili'de ilk maçın başarılı kramponlarından Sanchez bugünde iyi bir oyun ortaya koydu.Yetenekleri zaten tartışılmaz ama bu yeteneklerinin yanına birde hücum pres özelliğini,mücadeleci ve inatçı yapısını eklemesi onu "farklı" kılıyor.Kuşkusuz günümüz futbolunda önemli bir yeri olan "kanat forvet" mevkii için en iyilere aday.Golde aktif rol oynayan Valdivia-Paredes-Gonzalez üçlüsü yine Bielsa'yı haklı çıkardı.Bielsa cidden bu işi biliyor!

Umarım Şili gruptan çıkacaktır...

Portekiz 7 - 0 Kuzey Kore

Portekiz maça ya "hızlı ve hırslı başlayalım,fark yapalım biz burdayız diyelim" ya da "nasıl olsa bu maçı birşekilde alırız,dün rakibimiz Fildişi'de yenildi,sıkmaya gerek yok" felsefesiyle başlayacaktı kanaatimce.İlk yarım saati irdelediğimizde ikinci felsefe daha önplanda gözüküyordu.Ama maç sonunda iki felsefenin karışımı olan"sıkmadan fark yapıp,biz burdayız" dediler.İlk maçta ileride top tutamamaları nedeniyle Liedson'un yerine Hugo Almeida'yı oynatmasıda bir işe yaramamış gibiydi Portekizli teknik adamın.Golün olduğu dakikaya kadar kalecinin hatası sonucu Carvalho'nun direkten dönen topundan başka pozisyon bulamadılar zayıf rakip karşısında.29. dakikada Meireles'in zeka kokan koşusuna Tiago'nun zamanlamalı attığı pas sonrası gelen golle rahatladı Portekiz takımı.Zaten bu golden sonra rakip disiplini elden bırakınca olanlar oldu.Bugün Portekiz'de orta alanda Tiago ve Meireles iklisi çok iyi bir futbol sergilediler.İkiside çift yönlü fubollarıyla parmak ısırttılar.Genç sol bek Coentrao'da takımın en iyilerindendi.Ronaldo rakip açılana kadar yine istenileni veremedi ama rakip dağıldıktan sonra sazı eline aldı.

Kuze Kore takımı turnuvadan önce "kapalı kutu" olarak nitelendirilen takımlardandı.Oynadıkları iki zor maçtada gördükki beklenilenden çok daha teknik ve oyun görüşü iyi olan oyunculardan kurulu bir takım.İki güçlü rakip karşısında da belli bölümlerde istedikleri oynu ortaya koyabildiler.Bunun nedeni,futbolcuların kendilerine olan güveni.Takım adına pek işe yaramasada sürekli uzaktan şut ve dripling denemeleri bu özgüvenin kanıtı.En büyük zaafları tecrübesizlik ve savunma.Savunma hem bireysel anlamda hemde takım savunması anlamında çok vasat.Bugün golü yedikten sonra yol geçen hanına döndü savunmaları.Golü yedikten sonra oyundan fena halde düşdüler.Tabi en büyük şanssızlıklarıda çok güçlü bir gruba düşmeleri.

Brezilya ve Portekiz gruptan elele çıktı diyebiliriz.

Sezer Özmen İmzaladı..!

Sezer 3 yıllık sözleşmeye imza atıp profesyonel oldu.Hazırlık kampınada götürülecek.Buradaki yazımda Sezer ile ilgili bilgiler bulabilirsiniz...

20 Haziran 2010 Pazar

Brezilya 3 - 1 Fildişi Sahili

Brezilya maça tutuk başladı.Ya da kontrollü diyelim.Fildişi nispeten daha istekli ve topla daha çok oynuyordu.Ancak organize olamadıkları ve karşılarında iyi bir savunma olduğu için pozisyon üretme noktasında sıkıntı yaşadılar.Maçın böyle devam edeceğini ve yine sıkıcı bir maçın biz futbolseverleri beklediğini düşünürken Robinho-Fabiano-Kaka paslaşmasının ardından Fabiano'nun müthiş golü geldi.Barry bile neye uğradığını şaşırdı.Bu golden sonra Fildişi oyundan koptu ve Brezilya'nın yıldız kramponlarına gündoğdu.Hücumdaki Kaka-Elano-Robinho-Fabiano dörtlüsü göze hoş gelen bir futbol sergilemeye başladılar.Omuz,kol,el,göğüs falan fişman derken Fabiano süper bir gol daha attı.Fildişi bu golle birlikte havluyu attı ve tamamen demorolize oldu.Kaka kendisinden beklenilen bir performans sergiliyordu nihayet.Elano'ya yaptığı asistte Elano'nun hakkını yemeyelim.Çok doğru bir zamanlamayla "gol noktası koşusu" yaparak farkı üçe çıkardı.Elano sanki sezon boyunca G.Saray'da dünya kupası için kasmamış gibi duruyor.G.Saray'daki hantal,güçsüz,isteksiz Elano gitmiş çevik,sağlam ve son derece arzulu bir Elano gelmiş.Melo'da oyunun savunma yönünü bugün kusursuz oynadı.

Eriksson'un Gervinho'yu yedek oturtması son derece yanlıştı.Oysa ilk maçta çok iyi bir oyun ortaya koymuş Portekiz savunmasını baya hırpalamıştı.Nitekim bugünde oyuna girdiğinde takıma hareket getirdi.

Bu sonuçla Brezilya gruptan çıktı.Yarın Portekiz Kuzey Kore'yi yener ve elele çıkarlar Brezilya ile.Afrika'nın "renkli" takımı Fildişi 2006'dan sonra bir kez daha turnuvaya gruplarda veda eder.

18 Haziran 2010 Cuma

Slovenya 2 - 2 ABD

Cezayir ile oynadığı ilk maçta galip gelmesine rağmen çok kötü bir futbol ortaya koyan Slovenya bugün iyi bir oyun oynamasına ve 2-0 öne geçmesine rağmen galip gelemedi.

Slovenyalı futbolcular ilk maçta çok tutuklardı.Hem takım olarak hemde tek tek bireysel olarak hepsi kötüydü.Bugün ki maçta gördük ki o alınan galibiyetle kendilerine güvenleri gelmiş,heyecanı üzerlerinden atmışlar.Oyuna istekli başladılar.Özellikle ileride Novakovic ve ilk maçta oyuna sonradan giren Ljubijankic'in hareketli futbolları iyi oyundaki en büyük etkendi.Günümüz futbolunda çok önemli yeri olan bek oyuncularıda(Brecko,Jokic) bugün başarılı performans gösterdiler.ABD takımı karşılarında büyük bir takım varmış gibi başladı maça.Top tutamıyorlar,hızlı ve uzun toplarla çıkmaya çalışıyorlardı.Slovenya savunması öne çıkmadığı için doğal olarak bu oyun tarzı ile üretken olamıyorlardı.Derken Birsa'nın müthiş golü geldi.Birsa sol ayağı çok etkili olan bir isim,böyle golleri var.Cezayir maçında da hemen hemen aynı noktadan attığı müthiş şut bu turnuvada böyle bir gol atacağının habercisiydi.İlk yarıda son 10 dakikaya girilirken ABD kıpırdandı ve tempoyu artırdı.Bunun neticesinde pozisyonlar bulmayada başlamıştı ki yediği kontrayla bir anda durum 2-0 oldu ve ilk yarı bu skorla sona erdi.

İkinci yarıya Donovan'nın müthiş golüyle başlayan ABD uykudan uyandı.Tempoyu giderek arttırlamarına rağmen üretkenlik konusunda sıkıntı yaşadılar.Duran top dışında pozisyon bulmakta zorlandılar.O duran top pozisyonlarınıda Altidore'nin insanüstü çabaları sayesinde yakaladılar.Yine takım halinde iyi hücum edemediler.Slovenya oyunu tam rolantiye almış,Amerika takımını yavaşlatmıştı ki Bradley'in golü geldi.Bu golde de Altidore imzası vardı.Bu golün ardından hareketlenme sırası Slovenya'ya geçmişti.Bu dakidan sonra süre karşılıklı ataklarla geçti.Başka gol olmayınca beraberlikle sonuçlandı maç.Bu arada yine bir duran top sonrası Edu'nun attığı gol nizamiydi.O pozisyonda faule maruz kalan tüm oyuncular ABD'li oyunculardı.Hakem tamamen dengesiz bir kararla buz gibi golü iptal etti.

Onyewu'nun topu kullanan,önde basan bir oyun tarzında traşa bağladığını bir kez daha gördük.Ama topu karşılayan,geride bekleyen takımlarda kral olur.Örneğin Mustafa Denizli'nin Beşiktaş'ın da süper iş yapardı.

ABD aldığı bu beraberlikle gruptan çıkmıştır bana göre...

Almanya 0 - 1 Sırbistan

Almanya'nın ilk maçtaki performansını hepimiz beğenmiştik.Bu iyi performansta kuşkusuz attıkları erken golün etkiside büyüktü.Almanya'yı birde golün geciktiği,savunmayı açmak zorunda olduğu maçta değerlendirmek istiyordum.Bu maç isteğime bir nebze olsun cevap verdi.Karşılaşmaya ilk maçta rahat bir oyunla aldıkları 3 puanın verdiği avantajla çıkan Almanlar kontrollü başladılar.

Antic'i ilk maçta 4-3-3 oynatmamasından,dolayısıyla Krasic ve Jovanovic'in kaleden uzaklaştıkça etkisiz kalmasından dolayı eleştirmiştik bu yazıda.Antic'te aynı özeleştiriyi yapmış olmalı ki bu maça 4-4-2'den vazgeçip 4-3-3 ile başladı.

Klose'ye kırmızı kart çıkana kadar rolanti bir oyun vardı sahada.Almanların atakları daha derli topluydu ve gole yakın olan taraf Almanya takımıydı.Sırplar ise Krasic'in driplingleri ile etkili olmaya çalışıyordu.Klose'nin faul bile çalındığında itiraz edilecek pozisyonlardan ötürü atılmasının hemen ardından şok bir gol attı Sırbistan.Bu gol Sırbistan için ilk maçta yazdığım "Krasic ve Jovanovic kaleye yakın oynamalı" tezini kanıtlar nitelikteydi.Krasic'in yetenekleri,Zigic'in beklenen hareketi ve Jovanovic'in fırsatçılığı Sırbistan'a golü getirdi.Almanya için işler zorlaşmıştı.10 kişi kalmanın şokunu dahi yaşayamadan kalelerinde golü görmeleri büyük zulümdü onlar adına.İşte bu noktadan sonra Almanların merak ettiğim, "kapalı savunmayı aşmayı ve skoru üretmesi gereken oyunu oynamayı gerektiren" futbolu devereye girecekti.Hemde sahada sayı olarak eksikken.Gördük ki Almanya eksikken bile Sırbistan gibi sağlam takım karşısında pozisyon üretmekte,yaratıcı olmakta zorlanmadı.Beraberliğide galibiyetide yakalayacak pozisyonları buldular.Podolski'nin penaltıyı atamaması,direkten dönen top ve daha kaçan bir sürü gol.Almanya'nın organize olmasının ve hücumda çoğalmasının sebebi takım oyununun yanı sıra beklerinin -başta Lahm olmak üzere- ve önliberosunun hücuma ekstra destek vermesi.Khedira ilk maçtada birçok pozisyona girmişti,bu maçtada.Bu ekstra performanslar Alman takımı için fark yaratıyor.Eksik olmanın ve ileri çıkmanın getirdiği riskler neticesinde pozisyonda verdiklerini söyleyelim.Bence Almanya bu maçta aldığı "skor" ile değil eksik kalmasına ve geriye düşmesine rağmen oynadığı "futbol" ile sınıfı geçmiştir.

Sırbistan'ın savunmasında ciddi anlamda sıkıntı var.Bireysel olarak kağıt üzerinde müthiş bir savunma hattı gözüküyor ama onlar diğer birçok takımın aksine hücumda değil savunmada organize olamıyorlar.Savunma oyuncuları birbirlerinden çok kopuk,kademelerde sıkıntı var.Daha kötüsü takım savunmasıda iyi değil.İleride ki üçlünün savunması "sıfır".Orta alandaki defansif zaafın sebebi ise tam anlamıyla bir "defansif orta sahaya" sahip olunmaması.Bu bölgede Stankovic oynuyor.Var gücüyle savaşıyor ancak biryere kadar.Hem gerçek mevkisi değil hemde eski temposu yok.

A Grubu gibi bu grupta sürpriz bu sonuçla tuhaf bir hal aldı.Avustralya Gana maçına daha çok asılacaktır,olası Avustralya galibiyetiyle dengelere alt üst olacak.

17 Haziran 2010 Perşembe

Fransa 0 - 2 Meksika

Meksikalı teknik adam Aguirre çok doğru bir kararla bugün Rafael Marquez'i orta sahada oynattı.Onun bölgesinede Moreno'yu monte edip 3-4-3 sistemini devam ettirdi.Maça kontrollü başladılar.Fransa'nın ilk maçta kaybettiği puandan sonra bu maça hırslı çıkacağını ve saldıracağını düşündükleri için temkinliydiler.Ama baktılar Fransa'da bir "cacık" yok.Sazı ellerine aldılar.Hem çaldılar,hem oynadılar.Meksika takım olarak bu turnuvada pas yapmaya en müsait tekniğe ve soğukkanlılığa sahip futbolculardan kurulu takımların başında geliyor.Savunmadan hücuma,birtane "kazma" oyuncu bulamazsınız.Buda onların maç içinde basit top kayıpları yapmamalarını sağlıyor.Oyunu istedikleri gibi yönlendirebiliyorlar.Bugün maçı getiren Fernandez'i oyuna alıp 3-4-3'ten biranda 4-4-2'ye dönüp rakibi şaşkına çeviren hamledir.

Marquez sahanın yıldızıydı.Tüm ataklara karşı koydu ve kazandığı tüm topları olumlu kullandı.İlk golün asistini yaptı,onun dışında çok tehlikeli derin toplarda attı savunma arkasına.Dos Santos da ilk maçtaki etkili futbolunu sürdürdü.Bugün takım savunmasınada önemli katkılarda bulundu.Onların dışında oyuna sonradan dahil olan Hernandez ve Barrera ikilisi çok etkili oldu.Savunma komple iyiydi,Fransa'yı ceza sahasına sokmadılar.Aldıkları bu galibiyetle çok çok önemli bir avantaj elde ettiler.

Fransa mı?

Ben öyle bir takım görmedim...

Anadolu'da Transfer Rüzgarları[2]

*Bursaspor Vederson'dan sonra Arjantinli yıldız İnsua'yı kadrosuna kattı.Ertuğrul Sağlam'ın Arjantin patentli transferlerinde herzaman parmağı olan Noray Nakis bu transferde de etkin rol oynamıştır.Bursa'dan "sağlam" bir önlibero transferi bekliyorum.İnsua çok yetenekli bir oyuncu.İstikrarı sağlarsa çok faydası dokunur.Batalla'ya üç kulvarda ve özellikle Avrupa'da güvenemedi anlaşılan Ertuğrul Sağlam.Haklıda,sonuç olarak iyi transfer.

*Ankaragücü savunmayı takviye etmeye devam ediyor.Aydın Toscalı'dan sonra tecrübeli stoper Zewlakow'u da kadroya kattılar.96 defa Polonya milli takımı formasını giymiş bir oyuncu.Dört yıldır Olympiakos formasını düzenli olarak giyiyor.Avrupa tecrübeside had safhada.Yaşı dolayısıyla bu transfer eleştiri alacaktır ama Polonyalı stoper sağlam savunma anlayışıyla eleştirilere cevap verecektir.Zewlakow sol bek,sağ bek ve önliberoda oynayabiliyor.

*Antalyaspor takımı transfere hızlı bir giriş yaptı.Deniz Barış,Kerem Şeras,Yenal Tuncer,Tuna Üzümcü,Proment ve Radeljic'i transfer etti.Bu transferler arasında en büyük katkıyı sağlayacak isimlerden birisi Deniz.Tecrübesi,futbola açlığı ve çok yönlülüğü ile çok faydalı olur.Şenol Can'ın ayrılmasından sonra Bursa'nın yedek sol beki Yenal'ı almışlar.Yenal açıkta oynayabilen bir oyuncu.Tekniği iyi ancak mental anlamda zaafları var.Yalçın'dan boşalan stoper mevkiine ise Tuna ve Radeljic'i almışlar.Radeljic Yalçın'ın boşluğunu doldurabilecek bir isim.Tuna en fazla alternatif olur.Orta alana teknik kapasitesi düşük ama mücadele gücü ve savunma yönü kuvvetli Kerem'i almışlar.Kerem Hürriyet'in bir alt seviyesi.Sürpriz transfer ise Fransız takımı Caen'den Proment.31 yaşında bir önlibero.Caen'de bankoydu.İzleyip göreceğiz.

*Bucaspor'da Bülent Uygun rüzgarı devam ediyor.Sivas'ta kurduğu takımı topluyor yavaş yavaş.İbrahim Dağaşan'da geldi.Bülent Uygun'un gitmesi ile formdan düşen İbrahim eski hocasıyla tekrar çıkışa geçebilir.Kaleye Rio Ave'den Angola asıllı Portekizli kaleci Carlos Fernandes'i aldılar.Daha önce Boavista ve Steau formaları giymiş renkli bir kaleci.Mehmet Yılmaz'ı elinden kaçırdıktan sonra forvete Metz'den Victor Mendy'i transfer ettiler.Tipik Bülent Uygun transferi.Çok uzun olmamasına rağmen etkili sıçaraması sayesinde kafa toplarında etkili.Nobre'nin biraz daha çabuk ve biraz daha teknik hali.Son olarak Brezilya alt liglerinde oynayan Santos Santiago'yu almışlar.Orta sahada görev yapıyor.Kapalı kutu...

*Güney Doğu Anadolu ekibi G.Antepspor Eskişehir'den Mehmet Yılmaz,Antalya'dan Şenol Can'ı ve Anakaragücü'nden El Yasa'yı kadrosuna kattı.Mehmet Yılmaz ve El Yasa yararlı olacaktır,Şenol için ise aynı şeyi söyleyemem.Yedek olarak düşünülecektir.

*Gençlerbirliği Curri'den sonra bir Arnavut daha aldı.1991 doğumlu Arnavut forvet Bekim Bala başkent ekibinin kadrosuna dahil edildi.Genç oyuncu geçen sene ülkesinin liginde 9 gol atmış.6+2+2'nin faydalarından...

*Ligin yeni ekiplerinden Karabük orta sahaya Gençlerbirliği'nden Tozo'yu aldı.Çok iyi bir transfer.Temposu ve çift yönlü futboluyla Karabük orta sahasını toplayacaktır.Yine Süper Ligden tanıdığımız Fatih Ceylan ve Angelov'u transfer ettiler.Fatih Ceylan ligimizdeki en teknik sol kanat oyuncularından birisi.Sakatlıklar dolayısıyla istikrarı yakalayamıyor bir türlü.Angelov ise Denizli'nin zayıflığı nedeniyle kendini yeterince gösteremedi.Soğukkanlı,bitirici bir forvet Angelov.Emenike ile biribirlerini tamamlıyacak yapıdalar.Kaleyede Hajduk Split'in yedek kalecisi Tomic'i aldılar.

*Yılmaz Vural'ın ilk transferi Ersen Martin oldu.Kasımpaşa "pivot" santrafor eksikliği çekiyordu Ersen Martin form tutabilirse -sıkıyosa tutmasın- çok can yakar.Bir başka forvet Ganalı Abdul Rahim Sebah'ı transfer ettiler.1991 doğumlu oyuncu neler yapacak göreceğiz.

*Konya Ziya Doğan'ın Diyarbakır'dan öğrencileri olan Basem Abbas,Adnan Güngör ve Burak Karaduman'ı kadrosuna kattı.Abbas çok yönlü futbolu ile iş yapar,aynı şekilde Burak'ta.Adnan'ın çok iş yapacağını düşünmüyorum.Ama ne olursa olsun Ziya Doğan bu futbolculardan maksimum verimi alacaktır.Burkina Faso milli takımının stoperi Kere'de ilginç transfer.2002'den beri Charleroi'de düzenli olarak forma giyiyor.

*Yiğidolar Mesut Bakkal kontenjanından Ceyhun'u aldı.Ceyhun sorun çıkarmadığı futbola odaklandığı sürece Süper Lig'in en yetenekli oyuncularından.Futbol dışı olaylara burnunu sokmazsa Sivas'a fayda sağlar.Bir başka transfer ise Bank Asya takımlarından Giresun'un forveti Bolivyalı Ricardo Pedriel Suarez.Geçen sezon 11 gol attı.Fena bir oyuncu değil.İyi bir alternatif.

*Manisa Reha Kapsal ile yolları ayırdı ve Hakan Kutlu ile anlaştı.Hakan Kutlu genç ve başarıya açık bir teknik adam.Herşeyi yapmasına rağmen Denizli'yi ligde tutamadı.Süper ligin en iyi sağ beklerinden Ömer Aysan transferi yapıldı.Kahe ve Semavi'den sonra buda nokta transfer.

Yunanistan 2 - 1 Nijerya

İki teknik adamda ilk maçlarda oynadıkları futboldan memnun olmadıklarını bugün oynanan müsabakada oyuncu seçimi ve taktiksel anlamda yaptıkları değişiklerle gösterdiler.Yunanistan'da en önemli değişiklik tecrübeli stoper Kyrgiakos'un oyuna dahil olmasıydı.Yine ilk maçta oyuna sonradan giren Salpingidis'te 11'de kendine yer buldu.Taktik olarak ise 3-4-3 gibi bir diziliş ile sahadaydılar.Bu sefer kanat forvetler "merkez forvet" özellikli oyuncular değildi.Salpingidis ve Karagounis başladı kanat forvetlerde.

Nijerya'da ise 4-3-3'ten vazgeçilip klasik 4-4-2'ye dönüş yapılmıştı.Obasi ve Obinna'nın yerini Odemwingie ve Uche almıştı.Bu değişiklikler kırmızı kartın çıktığı dakikaya kadar Yunanistan'da hiçbirşeyi değiştirmemiş gözüktü.Yine aynı yaratıcılıktan uzak ve etkisiz futbol.Nijerya'da ise yapılan değişiklikler işe yaramış gibiydi.Oyunu istedikleri gibi yönlendiriyorlardı.Golü bulmalarıyla moralleri tavan yapmıştı.Ta ki ortada hiçbirşey yokken Kaita'nın yaptığı gereksiz hareketinden dolayı atılmasına kadar.Oyunda varlığı ile yokluğu belli olmayan Yunanistan'ı uykudan uyandırdı bu kart.Rehhagel hemen Samaras hamlesini yaptı.3'lü savunmadan tekrar 4'lüye dönüldü ve Yunanistan oyunu rakip yarı alana yıktı.Buldukları şans golü bu maçın döneceğinin habercisiydi adeta.İkinci yarı tamamen hapsettiler Nijerya'yı.Ama Enyeama "geçit yok" diyordu yaptığı mükemmel kurtarışlarla.Nijerya'nın kontra sonrası yakaladığı pozisyonda önce Yakubu'nun sonra Obasi'nin kötü vuruşu bu maç Yunanistan'ın olacak diye bağırıyordu.Nitekim o dakikaya kadar yaptığı birbirinden önemli kurtarışlarla sahanın yıldızı olan Enyeama topu elinden kaçırdı ve Torosidis golü yaptı.Bu dakikadan sonra Yunanistan oyunu rolantiye aldı,Nijerya ise eksik olmanın verdiği dezavantala rakip kaleye gidemedi ve mağlup olmaktan kurtulamadı.

Yunanistan'da ilk maçın iyilerinden olan Tziolis,Katsouranis ile birlikte yine takımın en iyilerindendi.Kyrgiakos tecrübesi ile savunmaya katkı yaptı.Karagounis'te her zaman olduğu gibi hırslı futboluyla dikkat çekti.

Nijerya'da Uche etkiliydi.Haruna ve Etuhu'da orta alanda diri futbollarıyla göze battılar.

Bu sonuçla beraber grupta dengeler ciddi anlamda değişti.İlginç bir fikstür bizi bekliyor.Son maçlar puan ve averaj hesaplarıının yapıldığı renkli maçlara sahne olacak.

Arjantin 4 - 1 Güney Kore

Zaten çok ofansif olan Arjantin kadrosu sakat olan Veron'un yerine M.Rodriguez'in oynamasıyla daha da ofansif bir hal aldı.Messi göbeğe daha yakın oynadı Veron'un yokluğu nedeniyle.Özellikle ikinci yarı Nijerya maçının kopyası oldu.Tek farkı o maçta Enyeama'nın farkın açılmasını önlemesiydi.Güney Kore'nin biraz öne doğru hamle yapması boş Arjantin orta sahasını yürüyerek geçip pozisyon bulmasına neden oldu.Maradona eğer bu oyun anlayışıyla devam ederse sağlam takımlar affetmez,cezayı keser.Messi ilk maçta olduğu gibi yine takımın en iyisiydi.Bugün daha geride oynamasına rağmen tüm ataklarda onun imzası vardı.Higuain fırsatçılık ve pozisyon bilgileriyle hat-trick yaptı.Tevez ilk maçta çok çalışkandı ama üretken değildi.Bu maçta daha yaratıcıydı.Di Maria ve M.Rodriguez ikilisi ise idare etti.Aguero girdikten sonra "oynarsam,iş yaparım" dedirtti.Muhtemelen grubun son maçında Milito ile birlikte daha fazla şans bulacaktır.

Güney Kore'yi ilk maçta etkili ve çabuk çıkışları nedeniyle övmüştük.Ama bugün özellikle ilk yarıda hiç çık(a)madılar.Anlaşılan oldukça korkmuşlar.Bu korkuda da haklı olduklarını az biraz çıktıklarında yedikleri goller ve pozisyonlarla görmüş olduk.İlk yarının son dakikalarında attıkları sürpriz gol ikinci yarıya daha hareketli ve cesur başlamalarına sebep oldu.Akıllı olsalar beraberlik golünüde bulabilirlerdi.Yedikleri üçüncü golle iyice demorolize oldular ve oyundan koptular.

Arjantin almış olduğu bu galibiyetle gruptan çıktı.Güney Kore'nin şansı devam ediyor.Grupta son maçları olan Nijerya maçı çok kritik olacak.

16 Haziran 2010 Çarşamba

Güney Afrika 0 - 3 Uruguay

Tabarez Fransa maçındaki üçlü savunmasından vazgeçip hücumada Cavani'yi monte edince iyi bir Uruguay izledik.Cavani'nin Uruguay için ne kadar önemli bir silah olduğunu gördük.Fransa maçında da kullanmadığına pişmandır Tabarez.Forlan forvet arkasında "serbest adam" rolündeydi.Bu görevi müthiş yaptı,bir maestro gibiydi adeta.Suarez'de ilk maçtaki performansından dolayı "balonu patladı" diyenlere oynadığı etkili futbolla cevap verdi.Bu üçlü çok hareketliydi ileride.Hareketli olmaları rakip savunmalar için tehlike demek.Bu hücum üçlüsü ile devam edilmeli.Orta alanda Perez ve Arevalo ikilisi Fransa maçındaki performanslarını sürdürdüler.İkiside "ciğeri ellerinde" oynuyor.Özellikle Arevalo "Gattuso" vari futboluyla alkışı haketti ikinci maçında da..Savunmaya hiç iş düşmedi zaten.Rahat bir galibiyet aldılar,karşılarındaki rakip güçsüzdü belki ama iyi savunma yapıyorlar genel manada.

Ev sahibinde ise Meksika maçından farklı bir görüntü yoktu aslında.Sadece o maçta Meksika erken gol bulamayınca açılıp arkada açıklar vermiş,bunun neticesinde golü yemişti.Yoksa maç başından sonuna kadar Meksika'nın kontrolündeydi.Güney Afrika bulduğu golle biraz hareketlenmiş ama golü yemekten de kurtulamamıştı.Potansiyelleri bu,daha fazlasına güçleri yetmiyor.Pareira'nın Parker ve Sibaya gibi iki önemli oyuncusunu hiç kullanmaması çok şaşırtıcı gerçekten.Sibaya orta alanda tecrübesiyle Parker ise çabukluğu ve hareketli yapısı ile hücumda en az Mphela kadar etkili olabilecek bir oyuncu.Aslında Brezilyalı teknik adamın en çok eleştirilmesi gereken olayı;McCarthy gibi bir hücum silahını kadroya almaması.Ölüsü Mphela'dan falan iyidir.Pienaar en büyük hayal kırıklığı."Yorgunmuş" arkadaş.Evinde dünya kupası oynanıyor,takımının yıldızı konumundasın ve tüm ülke senin kramponundan çıkacak topa bakıyor.Sen "yorgunum" diyosun.Erkenden elenip,gider dinlenirsin o zaman.

Güney Afrika için turnuva bitmiştir.Uruguay ise almış olduğu bu galibiyetle önemli bir avantaj elde etti.

İspanya 0 - 1 İsviçre

İsviçre'nin bu galibiyetiyle birlikte turnuvanın ilk büyük sürprizi gerçekleşmiş oldu.

İspanya klasik futbolunu oynadı.Her zaman olduğu gibi pas yaparak rakibin gardını düşürmeye çalıştılar.Yine pasların şiddeti ve isabet oranı çok iyi.Yine topla ilk temaslar ve top kontrolleri çok iyi.Ama açamadılar rakip savunmayı bir türlü.Açtıklarında da Benaglio'yu geçemediler.Sıfıra indiler,göbekten delmeye çalıştılar,uzaktan şut attılar ama bir türlü olmadı.

Aşamadıkları savunmada yabana atılacak bir savunma değil.Disiplin,yardımlaşma ve takım savunması ile nam yapmış bir takım İsviçre son yıllarda.Bu takım 2006 Dünya kupasından gol yemeden elenmişti.Bugün yine her alanda ellerinden geldiği kadarıyla savaştılar.İsviçre'nin savunma dışında ortaya koyduğu oyun pek iç açıcı değildi aslında.Rakip kaleye gitmekte çok zorlandılar.İleri uçta oynayan iki oyuncuda kontrayı çok iyi yapamayan oyuncular.Eren stil itibariyle Nkufo'da yaşı nedeniyle bu tarz oyunu çok iyi berececek bir durumda değil.Ancak Benaglio'nun kale vuruşundan sonra oluşan pozisyonla gelen sürpriz gol onlar için bir piyango niteliğindeydi.Bu golle beraber müthiş bir direnç artışı oldu takımda.Ama İspanya çok açılmasına rağmen bir türlü kontra yapamadılar.Eren'in şık hareketleri sonrası vurduğu,direkten dönen top dışında gidemediler kaleye.Ama Frei dönünce bu hızlı çıkma sorununuda hallederler.Göbekte başta Gökhan olmak üzere Huggel ve Fernandes çok iyi mücadele etti.

İspanya'da Bosque'nin iki tercihi yanlış bence.Bu takımda Busquets ve Silva yerine Fabregas ve Torres her türlü oynar.Bu iki oyuncu bugün sahada diğer futbolcuların hızına yetişemeyen oyunu yavaşlatan oyunculardı.Silva takımda fiziksel olarak en çabuk en çevik oyuncu olabilir ancak zihinsel anlamda yavaş kalıyor.Çabuk düşünemiyor diğer arkadaşları gibi,buda pas trafiğini olumsuz etkiliyor.Keza Busquets'te öyle.

Almanya'da Mesut'un futbolu,bugün Gökhan ve Eren'in futbolu biz Türk futbolseverlere bir kez daha "ah" dedirtti.

İspanya bu gruptan ne yapıp edip çıkacaktır.İsviçre'nin bu galibiyeti en çok Şililileri üzmüştür...

Honduras 0 - 1 Şili

Avustralya(Cahill) ve Japonya'dan(Honda) sonra "10 numara" özellikli oyuncusunu tek forvet olarak oynatan bir takım daha gördük.Tabi bunda Suazo'nun hazır olmayışınında etkisi var ancak forvet oyuncusu Paredes'de kullanılabilirdi.Valdivia tekniği ve zekası sayesinde o bölgede idare etti ancak böylesine yetenekli bir oyuncunun rakibin iki güçlü stoperinin arasına yollanması doğru değil bence.Valdivia eğer forvet arkası gibi oynamış olsa Şili maçın sonlarını daha rahat geçirebilirdi.Şöyleki ikinci yarı kontraya çıkarken geriden özellikle Sanchez'e atacağı paslarla çok sayıda pozisyon üretilebilirdi.Fernandez'in de hakkını yemeyelim o bölgede çok iyi bir maç çıkardı.Gerçekten çok yetenekli bir kadroya sahipler.Sanchez gibi bir oyuncuya sahip olmak tam manasıyla bir ayrıcalık.Bugün bir başka genç yetenek Isla ile sağ kulvarı çok iyi kullandılar.Golü atan Beausejaour sol tarafı arkasından Vidal'in fazla destek verememesine rağmen gayet iyi kullandı.Bielsa alışılmış 3'lü Şili savunmasının aksine bugün Vidal'in sol bek oynadığı 4'lü savunma ile başladı.Tabi sonra Jara'yı alıp klasik 3'lü savunmasına döndü.Stoperde Medel'i kullanması başka bir sürprizdi.İsviçre ve İspanya maçlarında bu tercihler sıkıntı doğurabilir.

Honduras'ın Suazo'su da hazır olmadığı için oynayamadı bugün.Takım adına büyük eksiklik.36'lık Pavon'un tüm iyi niyetine rağmen nefesi yetmedi.Onlarda Alvarez ve Nunez ile etkili olmaya çalışıyorlar ancak hücum güçleri çok kısıtlı.

Şili'nin bu gruptan çıkacağını düşünüyorum.Humberto Suazo'nun takıma katılmasıyla birlikte daha renkli hücum varyasyonları yapan bir takım izleyebiliriz.

15 Haziran 2010 Salı

Brezilya 2 - 1 Kuzey Kore

Maç öncesi milli marş okunurken Kuzey Kore forveti Tae Se'nin yaşadığı duygu yoğunluğu güzel bir enstantaneydi.Futbol kariyerinin en önemli maçına çıkıyor adam,belki de bu maç kariyerinin doruk noktasıydı.Yine takımının tek golünü atan futbolcunun golden sonra bile hala inanamamasıda ilginç bir görüntüydü.Kuzey Kore takımını merak ediyordum,klasik Uzak Doğu takımı onlarda.Çabuk ve çevik adamlardan kurulu bir kadro.G.Kore ve Japonya'ya göre eksikleri; tecrübe ve bireysel yetenek kısıtlılığı.Buna rağmen çok cesur bir maç çıkardılar bugün.Maicon'un golüne kadarda sahayı iyi kapattılar.Tabi bunda Brezilya'nın "mıy mıy dön sola,dön sağa" futbolununda etkisi vardı.

Otuz beş dakikalık bir bölümü Brezilya böyle geçirdi.Tempoyu artırmadan,sadece ağır ağır pas yaparak.İlk yarının son on dakikası sirkelendiler ve pozisyon bulmaya başladılar.Ama Kuzey Kore ilk yarıda kalesini korumayı başardı.İkinci yarı Brezilya daha istekli ve hareketli başladı.Nitekim çok geçmeden Maicon'un golü geldi.Bu golle rahatladılar ve maçı aldılar.Maicon sahanın yıldızıydı.Adam resmen sağ bekten takımı yönetiyor.Tüm ataklar onun kramponundan şekilleniyor.Golde de kaleye vurmuş olsun ve ya orta açmış olsun o boş alana koşu yapması,dar açıdan zor pozisyonda topu çevirebilmesi bile büyük başarı.Onun dışında Robinho hareketliydi.Goldeki pası enfesti.Robinho zihinsel açıdan baya geliştirdi kendini.Yetenek zaten muazzam.Artık o yeteneklerini daha iyi kullanmayı biliyor.Enerjisini iyi kullanıyor,ayağında eskisi gibi gereksiz toplar tutmuyor.Eski Robinho olsaydı goldeki pası atmak yerine kaleye şut falan denerdi.Bastos'ta sol beke sığmadı.Hücum adamı tabi,yeteneklerini göstermek istiyor.Luis Fabiano ve Kaka klaslarını hiç yakışmayan bir futbol sergilediler.Buda Brezilya'yı pozisyon üretmesi konusunda sıkıntıya düşürdü.Bence Brezilya'nın en büyük karın ağrısı orta sahanın ortasında oynayan iki oyuncusunun tempolarının düşük olması ve hücuma gereken katkıyı verememeleri.Savunma yönünde sıkıntı yok ama toplu oyuna daha çok girmeleri lazım.

Kuzey Kore tecrübe kazandıkça futbolunu daha iyi yerlere getirecektir.Bu gibi uluslararası kupalarda oyuncularını Avrupa'ya pazarlamak adına şans.

Fildişi Sahili 0 - 0 Portekiz

Portekiz maça ilk dakikalarda hızlı girdi.Zaten bu dakikalarda Ronaldo'nun muhteşem şutu geldi.Kısa bir bocalamadan sonra Fildişi oyunda dengeyi kurdu ve maçın sonuna kadar denk bir karşılaşma oldu.

Portekiz ileride hiç top tutamadı.Bunun ana nedeni Liedson'dur.O çelimsiz fizikle K.Toure ve Zokora arasında ezildi gitti gariban.Hugo Almeida'nın hiç düşünülmemiş olması en garip olan.Simao gibi bir çilingir yerine Danny ile başlanmış olmasıda sorgulanması gereken diğer bir konu.Ronaldo'da yaratıcı futbolundan uzak olunca Portekiz'in gol atma olasılığı ortadan kalktı.Ronaldo'nun yeteneklerini sergileme konusunda en çok zorlanacağı futbolcular topluluğundan oluşan bir takım vardı karşısında.Güçlü,çevik ve süratli bir takım Fildişi.Kanatlardan hiçbir şekilde geçit vermediler.Göbekte ise Y.Toure-Eboue-Tiote üçlüsü müthiş bir üstünlük kurdu rakiplerine.Portekiz orta sahası çok yumuşak kaldı.Portekiz'de en büyük sıkıntılardan biriside beklerin hücuma katkısının "sıfır" olmasıydı.Portekiz'i Brezilya'nın ardından gruptan çıkma yolunda en avantajlı takım olarak görüyordum ama bu maç bir takım tereddütler doğurdu.

Fildişi Sahili tüm Afrika takımlarının özelliği olan "fizik gücü" kavramının yanına tekniği ve oyun zekasınıda ekleyen bir takım.Gana ve Nijerya bu konuda vasat.Fildişi'nde ise savunmadan hücuma hepsi nispeten teknik ve zeki oyuncular.Ve bugün takım halinde çok iyi bir oyun çıkardılar.Yardımlaşma ve tempo üst düzey.Takımın eksiği bitiricilik.Yarım Drogba "tam" hale gelebilirse bu gruptan çıkabilirler.Gervinho bugün en başarılı futbolcular arasındaydı.Drogba'nın yokluğunda nasıl oynaması gerekiyorsa öyle oynadı.Bana göre hiçbir şekilde aratmadı Drogba'yı.Keza Dindane'de öyle,Coentrao'yu canından bezdirdi.Kalou onlara ayak uydurabilseydi galip gelebilirlerdi.Değinmek istediğim asıl oyuncu ise Twenteli Tiote,resmen ciğeri elinde oynadı bugün."Çift yönlü" futbol nasıl oynanırın örneğini sergiledi.Top kaptı,dripling yaptı,pas trafiğinde etkin rol oynadı ve şut attı.Temposu biran olsun düşmedi,tam konsantreydi.Benim için maçın yıldızıydı.

Bu sonuçla beraber iki takımında Brezilya maçları daha önemli hale geldi.Portekiz'in Brezilya ile grubun son maçında karşı karşıya gelecek olması bir avantaj sayılabilir.Çünkü büyük olasılıkla Güney Amerika takımı o maça ikinci turu garantilemiş olarak çıkacak.Olan zavallı Kuzey Kore'ye olacak...:)

Yeni Zelanda 1 - 1 Slovakya

Yeni Zelanda takımını geçen sene yine Güney Afrika'da düzenlenen Konfederasyon kupasında izlemiştim.Geçen yıla göre özellikle savunma anlamında gelişme var.Yardımlaşma ve dağılım konusunda ilerleme katetmişler.Ancak yine aynı yaratıcılıktan uzak,organizasyonsuz bir futbol.

Slovak takımı ise bugün kadrosunun hakkını veremeyen bir oyun ortaya koydu.Sadece Weiss'in kişisel çabalarıyla etkili olmaya çalıştılar.En büyük hatayı ise öne geçtikten sonra geriye yaslanmakla yaptılar.Karşındaki takım üç tane uzun adam koymuş forvete.Ne paslaşma var,ne diriplingleri var tek yapabildikleri şey şişirilen toplara fizikleri sayesinde kafa vurmaları.Sende buna yağ sürüyorsun geriye çekilerek.Zaten karşında organize olamayan dengesiz bir takım var.Açmıçsın adamları,git üstüne bul skoru.Yeni Zelanda gibi bir takım karşısında 1-0'a yatmaya çalışmanın faturasını çok ağır şekilde ödediler.Bu yedikleri gol belkide gruptan çıkma şanslarının önüne kocaman bir set çekti.

Yeni Zelanda takımı aldığı alacağı puanı aldı.Kutlasınlar doya doya...

14 Haziran 2010 Pazartesi

İtalya 1 - 1 Paraguay

Pozisyon açısından son derece kısır geçen bir maç.Duran toptan gelen iki gol...

İtalya'nın en büyük sıkıntısı üretken olamaması.Zaten kadro yapısı itibariyle bu son derece doğal.Kadroda yaratıcı diye nitelendirebileceğimiz -Pirlo sakat- 34'lük bir Camoranesi var,Pepe var.Az birazda Montolivo ve Di Natale.Bireysel yetenek konusunda sıkıntı çekiyorsanız çok iyi bir takım oyunu oynamanız lazım etkili olabilmek için.Sahaya bakıyoruz,oda yok İtalya'da.Geriye tek bir seçenek kalıyor;duran top.Oda olmasa zaten bugün İtalya mağlup olacaktı.

İlk yarıda oynanan 4-3-3 hiçbirşey getirmeyince Lippi ikinci yarıda Camoranesi'yi alıp 4-4-2'ye döndü.Bu biraz olsun kıpırdanma getirdi ancak yine istenen pozisyonlar bir türlü üretilemedi.Di Natale'nin girdikten sonra stoperi orta alana doğru çekip,top alıp sağa sola açmasıda yaramadı.Paraguay'ın sağlam savunmasını bir türlü açamadılar.Paraguay takımı son derece akıllı oynadı.Orta alanda oynayan oyuncuların dördüde çift yönlü oynadılar.Hep beraber gittiler,hep beraber geldiler.Özellikle orta sahanın ortasında oynayan ikili Caceres ve Riveros güçlü İtalyan orta sahasıyla çok iyi başetti.Arjantinli teknik adamdaki nasıl bir zenginliktir,Valdez ile Barrios çıkıyor Cardozo ile Santa Cruz giriyor.Her takımın sahip olmak isteyeceği bir forvet hattı.Ama onlarda orta sahada yaratıcı oyuncu eksikliği hissediyorlar.Bu müthiş forvetlere pozisyon hazırlama konusunda eksikleri göze çarpıyor.

İtalya kaybettiği iki puana ne kadar üzülüyorsa Paraguay aldığı bir puana o derece seviniyor.Çünkü grubun favorisinden aldıkları puanla gruptan çıkma yolunda büyük bir avantaj elde ettiler.İtalya bu grubu bir şekilde geçer ama sonrası için işleri hiçte kolay değil.

Japonya 1 - 0 Kamerun

Le Guen bana göre iki büyük yanlış yaptı bu maçta.Birincisi orta sahada yaratıcılığı ve ofansif yetenekleri neredeyse "sıfır" olan üç adamla(Matip-Enoh-Makoun) birden maça çıkıp Emana gibi yaratıcı ve teknik bir oyuncuyu yanında tutması.İkincisi ise takımda tek gol umudu olan,savunmayı ekarte edip pozisyona girebilecek,golü koklayan ve fırsatçılığı üst düzey olan Eto'o'yu kaleye uzak oynatması.Tamam Eto'o İnter'de de çoğunlukla bu mevkide oynadı ancak İnter'de gol atacak 87498465153 tane oyuncu var.

Açık konuşmak gerekirse Japon teknik adam Okada'nın da Honda'yı en uçta tek forvet olarak kullanmasını yadırgamıştım.Ama Honda oynadığı müthiş futbolla beni terse yatırdı.Zekası ve tekniğiyle maçın yıldızı oldu Honda.


İlk yarı ortada geçen bir maç gibi gözüksede Japonların ataklarının "eli yüzü" daha düzgündü.Kamerun ise hiç etkili olamadı ilk devre.Nasıl olsunlar ki göbekte birbirinin ayağına bakan 3 tane teknik özürlü elemanla?Japonya Matsui'nin iyi ortası,Honda'nın iyi yer tutması ve iyi top konrolü sonrası yaptığı gol vuruşu ile maçı istediği konuma getirdi.

İkinci yarı doğal olarak Kamerun baskılı,Japonlar ise savunma güvenliğini önplana alan bir oyun anlayışıyla başladı.Bu anlayış maçın bitiş düdüğüne kadarda devam etti.Japonlar takım savunmasını ve bireysel savunmayı müthiş yaptılar.Özellikle Brezilya doğumlu Tulio ve tecrübeli Nakazawa savunmanın ortasında çok başarılı bir futbol sergilediler.Kamerun Eto'o'nun olağanüstü çabası ile getirdiği top ve Mbia'nın mükemmel şutundan başka pozisyon üretemedi ve maç Japonya'nın galibiyeti ile sonuçlandı.

Japonya'da Honda,Hasebe ve Matsui hücumda,Endo,Abe orta alanda,Nakazawa ve Tulio ikiliside savunmada başarılı bir maç çıkardılar.

Kamerun takımında ise Ekotto ve Eto'o birşeyler yapmaya çalışsalarda skoru değiştiremediler.

Hollanda 2 - 0 Danimarka

Hollanda beklenen performansı sergileyemesede şansınında yardımıyla kazandı.Portakalların üretken olamamalarının,hücum varyasyonlarında başarılı olamamalarının nedeni maça başladığı 11'de safkan kanat oyuncusu(dripling yapan,sıfıra inebilen,süratli) bulunmamasıydı.Rakip Danimarka göbeği C.Poulsen,Jorgensen ve Kahlenberg ile sağlama almıştı.Marwijk'in bu maç için tercih ettiği kanat forvetler Vaart ve Kuyt süratli,driplingle sıfıra inen kanat oyuncuları değiller.Vaart aldığı bütün toplarla içeri katetti.Maç boyunca göbekte gezindi durdu.Kuyt ise dün Almanya maç yorumunda da bahsettiğim üzere Müller tipi bir kanat forvet.Yani teknik,dripling ve sürat özelliklerinden ziyade mücadelesi,fiziği,gol noktalarına yaptığı etkili koşuları ve takım savunmasında etkin rol oynamasıyla bilinen kanat forvet tipinden.

Kapanan takımları açmak için ya kanatlardan sıfıra inersiniz,ya göbekten kısa çabuk paslarla ve şut tehdileriyle savunmayı delersiniz,ya da bugün olduğu gibi es kaza,karambol,şans vb gollerle aradığınız gole ulaşırsınız.Maça başlayan Hollanda 11'inde ilk seçeneği yapacak özellikle futbolcu bulunmuyordu.İkinci seçeneği ise Danimarka'nın göbeği son derece sağlam savunmasından ötürü gerçekleştiremediler.İkinci yarıya Elia ile başlayabileceğini düşündüm.Ama bunu yapmadı Marwijk,maçın ilk yarısındaki görüntüsünün devam edeceğini ve Hollanda'nın giderek strese girip puan kaybedebileceğini düşünüyordum ki şanslarının yardımıyla golü bularak derin bir oh çektiler.

Nihayet oyuna Elia'nın girmesiyle beklenen varyasyonlar ve tehlikeler oluşmaya başladı.Bunlardan birinde de Kuyt'un yukarıda bahsettiğimiz özelliklerinden olan gol noktalarına koşu yapabilmesi sayesinde skoru bulup iyice rahatladılar.Robben'in kadroya dahil olması Hollanda'nın futbolunu tamamen değiştirir ve beklenen hücum zenginliğine ulaşılır.

Danimarka oynaması gerektiği gibi oynadı.Zaman zaman istediği pozisyonlarıda yakaladılar ama golü bulamadılar.Eğer o talihsiz golü yemeselerdi puan alabilirlerdi.Golü yedikten sonra beraberlik adına hiçbir organizasyonda ve tehlikeli atak girişiminde bulunamamaları negatif sinyal verdi.